Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, cilt.8, sa.1, ss.66-96, 2020 (Hakemli Dergi)
Türkiye’de iklim değişikliği sorununa ilişkin merkezi yönetimin bir takım politikaları, kurumsal
yapılanmayı ve çeşitli araçları gündemine alması Kyoto Protokolü sürecine denk düşmektedir. Bu
çalışmada özellikle Kyoto Protokolü’ne taraf olunmasını takiben devletin iklim değişikliği ile ilgili
bütüncül ve etkin bir kamu politikasını hayata geçirip geçir(e)mediği irdelenecektir. Konu ile ilgili
değerlendirmelerde Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne kadar iklim değişikliğini bir dış politika konusu
olarak ele aldığı ve algıladığı söylenmektedir. Ne var ki, o tarihten bugüne uzanan gelişmelere
bakıldığında bu yaklaşımın değiştiğini ifade etmek güçtür. Uluslararası iklim müzakerelerinde
Türkiye özel koşullar söylemine bağımlı kalarak sera gazı emisyonlarını azaltma noktasında somut
hedefler ortaya koymaktan kaçınmaktadır. Paris Anlaşması’nın onaylanmaması da bu doğrultuda
değerlendirilmesi gereken siyasi bir tutumdur. Türkiye’de devlet tıpkı çevre politikasında olduğu gibi
iklim değişikliğini de kalkınma önceliğinin gerisinde konumlandırmaktadır. Bu bağlamda özellikle
enerji ve büyüme politikaları ile cari açık sorunu da belirleyici olmaktadır. Konu yerel düzeyde ele
alındığında da, yerel yönetimlerin bu alandaki çalışmaları merkeziyetçilik engeline takılmaktadır.
Bu çerçevede Türkiye’de sınırlı sayıda ve öncü denebilecek belediyenin iklim değişikliğine yönelik
politikaları da, merkezi yönetimin yukarıdan aşağıya müdahaleleri sebebiyle beklenen etkinliğe ve
verimliliğe ulaşamamaktadır. Buradan hareketle, çalışmada elde edilen bulgulara dayanılarak, yukarıda
ifade edilen farklı etmenler çerçevesinde Türkiye’nin sera gazı emisyon azaltım hedefine bağlı olarak,
iklim değişikliği politikasının genel özellikleri ve sınırlılıkları incelenecek ve tartışılacaktır.