On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2019
1927’den bu yana gerek Amerika Birleşik Devletleri gerekse Avrupa Birliği marka hukukunda, sulandırmaya karşı koruma, sıklıkla tartışılan ve hakkında sayısız eser yazılan bir konu olmuştur. Buna karşılık, Türk Marka Hukuku’nda markanın sulandırmaya karşı korunması, ancak son dönemlerde dikkat çeker hale gelmiştir. Sulandırmaya karşı koruma, ilk etapta sadece markanın ayırt ediciliğinin zarar görmesine karşı öngörülmüş, ancak zaman içerisinde markanın itibarının zarar görmesi de koruma kapsamına alınmıştır.
Bu tezde, markanın sulandırılması ve sulandırmaya karşı koruma hususu derinlemesine analiz edilmiştir. İlk bölümde, “sulandırma” kavramı, markanın sulandırmaya karşı korunmasının tarihçesi ve konuya ilişkin hukuki düzenlemeler inceleme konusu yapılmıştır. İkinci bölümde, sulandırmaya karşı korumanın amacı açıklanmış, korumaya ilişkin doktriner görüşlerden bahsedilmiş ve sulandırmaya karşı koruma ile karışmaya karşı korumanın karşılaştırması yapılmıştır. Sulandırmaya karşı korumanın özelliklerine ilişkin bu genel açıklamaları takiben, marka sahibinin sulandırmaya karşı korumadan yararlanabilmesi için gerekli koşullar detaylı bir şekilde incelenmiştir. Son bölümde, sulandırmaya maruz kalınması durumunda başvurulabilecek hukuki enstrümanlar, sonraki kullanıcı tarafından ileri sürülebilecek savunma sebepleri ve sulandırmanın ispatında başvurulabilecek yollara değinilmiştir.
1927 till today, both in US and EU trademark, the issue of protection against dilution, has frequently been discussed and numerous articles has been written on this subject. In Turkish Trademark Law, on the other hand, protection against trademark dilution has only gained attraction in the last era. In the first place, the aim of providing trademark protection against dilution was to protect the distinctiveness of trademark. But in time, protection of trademark’s repute has been involved within the scope of this protection.
In this dissertation, the issue of trademark dilution and protection against it had deeply been analysed. In the first part, the term of “dilution”, the history of protection against trademark dilution and the legal provisions regarding this issue had been examined. In the second part, the aim of protection against dilution had been explained, doctrinal views on this type of protection had been mentioned and protection against dilution had been compared with protection against confusion. After these general explanations as regards the properties of protection against dilution, the identified conditions in order for a trademark owner to benefit from dilution provisions had been examined in a detailed manner. In the last part, the legal instruments to apply in the case of exposure to dilution, the defences to be invoked by the junior user and the ways to demonstrate dilution had been mentioned.