Gazi Akademik Bakış, cilt.13, sa.26, ss.355-359, 2020 (ESCI)
Günümüz İslam dünyası, büyük ölçüde terör örgütleri kaynaklı sorunlarla kuşatılmış durumdadır. Başta Afganistan ve Pakistan olmak üzere “Arap Baharı”
sonrası birçok Orta Doğu ülkesinde siyasal ve sosyal yapı, bu örgütlerin faaliyetleri nedeniyle önemli ölçüde tahrip edilmiştir. Başta 11 Eylül saldırıları
olmak üzere birçok batı ülkesinde zaman zaman yaşanan terör saldırıları aynı
zamanda İslamofobinin güçlenmesine yol açmıştır.
Batılı ülkeler istihbarat örgütlerince bir şekilde oluşturulan, desteklenen,
muhatap kabul edilen, en gelişmiş silahlarla takviye edilen bu örgütler, her fırsatta “Gerçek İslam’ı Yaşamak” türü sloganlarla ortaya çıkmışlardır. Lider veya
yönetici kadroların ABD, İsrail, Avrupa ülkeleriyle bağlantıları artık gizlenmediği, sahadaki ilişkiler izlendiği halde bu tür oluşumların etkisinde kalan halk kitleleri veya cephedeki teröristler genellikle “Gerçek Müslüman” olduklarına
inanmakta veya bu tür iddiaları savunmaktadır. El-Kaide, Taliban, Boko Haram, IŞİD vb. örgütlere katılanların önemli bir kısmı, “Gerçek İslam” adına terörist faaliyetlerde bulunurken bu kitlelerin en önemli özelliği, zaruri ölçülerde
dahi İslam ilimlerinden ve tarihinden habersiz olmalarıdır.
Uluslararası İlişkiler uzmanı olarak her fırsatta, başta İlahiyatçılar olmak üzere din görevlilerinin bu alanda görevlerini yerine getirmediğini, İslam
inanç, amel ve tarihinin öğretilmesinde büyük eksiklik olduğunu, yetersiz ve
yanlış eğitim sonucu cahil kitlelerin kolayca teröristleştirildiğini dile getirdim.
Buna karşın Doç.Dr. Hasan Gümüşoğlu’nun bu çalışması sözkonusu eksikliği
giderme konusunda önemli bir görevi yerine getirmektedir. “İslam Mezhepleri
Tarihi”, kitap ve sünnet ışığında Asr-ı Saadet ve izleyen dönemlerde yaşananların çarpıtılmasıyla günümüz teröristlerinin kendilerine nasıl meşruiyet zemini
oluşturduklarını ilmi delillerle ortaya koymaktadır.
Başta Şiilik, Haricilik ve Mu’tezile olmak üzere râşit halifeler döneminden
itibaren ortaya çıkan hilâfet tartışmalarının esası, daha çok o dönemleri yaşayan veya izleyicilerinin kalemlerinden, birincil kaynaklardan aktarılmaktadır.
Bu bağlamda itikatta ve amelde mezheplerin oluşum sürecindeki ihtiyaçlar,
tartışmalar ve sonuçlar da öncelikle bu dönem müçtehit, müfessir, muhaddis
ve tarihçilerinin kaynaklarından özetlenmektedir.