Hikâyet-i Râziye'de Kahramanın Manevi Yolculuğu ve İnsanlığın Ortak Deneyimi


Uyanıker N.

FOLKLOR/EDEBIYAT: HALKBILIM, ETNOLOJI, ANTROPOLOJI, EDEBIYAT, cilt.32, ss.1-23, 2026 (TRDizin)

Özet

Tanrı yarattıklarına kendi ruhundan vermiştir. Dolayısıyla hem kadın hem de erkek Tanrı’nın

yansımalarıdır. Hikâyet-i Râziye başlıklı yazma eserde, hikâyenin baş kahramanı olan Abdullah

b. Mübârek isimli imamın kibre kapıldıktan sonra yaşadıkları, onun Râziye Hatun’la tanıştıktan

sonra gelişen olaylar bağlamında şekillenen içsel mücadelesi ve manevi aydınlanması

anlatılmaktadır. Manevi yolculuk, genellikle bir karakterin bilinçaltı savaşını ve neticede ulaştığı

manevi aydınlanmayı içermektedir. Hikâyede imamın yolculuğu anlatılmakla birlikte, onun

olgunlaşmasında ve yaptığı hatayı anlamasında Râziye Hatun’la yaptığı yolculuk önemli mesajlar

taşımaktadır. Tanrı’nın kadına yansıyan tezahürü, erkeklerin ruhu üzerinde kontrol sahibi olma

ve doğruya yönlendirme anlamında bir aracıdır. Sembolik anlamın yaratımı açısından

bakıldığında, Abdullah b. Mübârek ile Râziye Hatun özelinde tanrısal olanla insani olanın

bütünleştiği ve varlığın özüne ulaşıldığı anlaşılır. Bu çalışmada, kahramanın manevi

yolculuğunda yaşananlardan hareketle din diline dair çıkarımlarda bulunmak ve örnek metin

ortaya koymak amaçlanmıştır. Çalışmada ilk defa transkripsiyonu yapılan metnin dili ve tarihsel

bağlamı incelenerek filolojik bir yöntem ile tasavvufî düşüncede kahramanın manevi yolculuğu

ele alınmıştır. Metinden hareketle; kahramanın kişisel hikâyesinin ve dönüşümünün yanında,

bilge kadın figürünün işlendiği, insanlığın ortak deneyimi neticesinde dış dünyaya dair

çıkarımlarda bulunarak toplumun manevi değerlerine vurgu yapıldığı değerlendirilmiştir. Sonuç

olarak metinde ele alınan konunun işleyişi, J. Campbell’ın formüle ettiği kahramanın manevi

yolculuğuna büyük oranda uygunluk göstermiştir.