ULUSLARARASI VE DİSİPLİNLERARASI RUH SEMPOZYUMU [2-3 NİSAN, 2020], Çanakkale, Türkiye, 22 - 23 Ekim 2020
Resûl-i Ekrem’in (s.a.v) Mescid-i
Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya gidişi ve oradan da göğe yolculuğunu ifade eden isrâ
ve mi‘râc hadisesi, siyer, tefsir ve hadis kitaplarında detaylıca ele alınan ve
üzerinde çokça ihtilaf edilen meşhur bir hadisedir. Meselenin sahabe-i kiramdan
günümüze kadar ihtilafa konu oluşunun merkezinde ise isrâ ve mi‘râcın sadece
ruhla mı yoksa ruh ve beden birlikteliğiyle mi gerçekleştiği sorusu vardır. Aynı
şekilde miraçta Resûl-i Ekrem’in kendinden önceki peygamberlerin ruhlarına mı
yoksa ruh ve bedenlerine mi imamlık edip göklerde bazılarıyla görüşmesi meselesi
söz konusu tartışmanın diğer bir sorusudur. Dolayısıyla isrâ ve mi‘râc hadisesinin
en çetrefilli yönü, hâdisenin ruhla alakalı olan tarafıdır.
Kemalpaşazâde (ö. 940/1534) bu bağlamda
ruh-beden tartışmasını bir üst perdeden çözmek için yeni bir ruh tanımı yaparak
ihtilafın hakiki değil, lafzi olduğunu ortaya koymuştur. Ona göre insanın bu
algılanabilir yapısının ötesinde, söz konusu algılanabilir yapısına bürünebilen
latîf bir cismi vardır. Bu latif cisim, gül suyunun gülün içindeki akışı gibi
insanın içinde akar, artmaz veya azalmaz, cismin yaratılışından ölümüne kadar içinde
kalır. Bu, kendi kendini idrak eden, gören ve duyan latif bir cisimdir. Resul-i
Ekrem (s.a.v) onunla miraca yükselmiştir. Dolayısıyla cismiyle uruç etti diyen
kimse haklıdır. Zira o latif bir cisimdir. Aynı şekilde sadece ruhla yükseldi
diyen de haklıdır. Çünkü söz konusu bu cisme ruh adı da verilir. Onun bu
taksimine göre ihtilaf sadece bir ifade ve daha net bir ifadeyle bir itibar farklılığından
ibarettir.
Tebliğde isrâ ve mi‘râc hâdisesi bağlamında yukarıda zikri geçen ruh temalı ihtilaflı konuları yanında Kemalpaşazâde’nin tanım ve taksimi ile ele alınacak ve Osmanlı âlimlerinin bu tanım ve taksime karşı tavrı tartışılacaktır.
Anahtar
Kelimeler: Ruh, İsrâ-Miraç, Kemalpaşazâde.