Tanrı’nın Lütfu Karşısında İnsan: Erasmus ve Luther’in Özgür İrade Tartışması


Creative Commons License

Sümbül T.

Dinler Tarihi Lisansüstü Semposyumu - I, Ankara, Türkiye, 8 - 09 Mayıs 2023, ss.315-332

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.315-332
  • Marmara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Reform düşüncesi 16. yüzyılda kilisenin ıslah edilmesi amacıyla farklı merkezlerden başlayan ve gelişen bir harekettir. İsveç, Almanya gibi çeşitli ülkelerde kendisine yer edinen Reform düşüncesi, Katolik Kilisesinin kilise ve içinden reforme edilmesi olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu düşüncenin en önemli temsilcileri Martin Luther ve Desiderius Erasmus olmuştur. Kilisenin ıslahının nasıl olacağı hakkında farklı görüşleri savunan bu iki isim, insanın iradesinin kurtuluşundaki rolü hakkında da farklı görüşleri savunmaktadır. Bildiriye konu olan Luther ve Erasmus arasındaki özgür irade tartışması, kişinin kurtuluşunda tanrının rahmeti karşısındaki konumunu müzakere den 1524 ve 1525 arasındaki Özgür İrade Üzerine (De Libero Arbitrio) ve İradenin Tutsaklığı Üzerine (De Servo Arbitrio) başlıklı mektuplar silsilesidir. Esasında özgür irade özelinde ilk büyük tartışmanın Augustinus ve Pelagius arasında gerçekleştiği bilinmektedir. Katolik kilisesi Pelagius’un özgür irade yanlısı görüşlerinin karşısında duran Augustinus’un takip etmiştir. İkili arasındaki tartışma reformasyon sürecinde Luther ve Erasmus arasında yinelenmiştir. Tartışmada Luther’in Erasmus’u Yarı-Pelagiusçu olarak nitelendirmesi, Augustinus ve Pelagius çekişmesinin Hıristiyan geleneğindeki canlılığını göstermektedir.

Özgür irade tartışması bağlamında Luther, Augustinus’u izleyerek özgür iradenin yokluğunu, Erasmus ise varlığını savunmaktadır. Bu çalışma henüz kısa bir süre öncesinde Katolik Kilisesine karşı çıkan Luther’in, sonrasında “sola gratia” inancına nasıl ulaştığını, bir Katolik olan Erasmus’un Luther’e bu konuda ne tür eleştiriler yönelttiğini belirlemeyi amaç edinmiştir. Her iki ismin görüşleri incelenirken tasviri ve mukayeseli metot kullanılmıştır. Araştırmalar çerçevesinde Luther’in, “sola gratia” inanç maddesine insanın ahlaki sorumluluğunun devam ettirerek kişinin kurtuluşundaki failliğin olmamasıyla ulaştığı tespit edilmiştir. Bunun yanında Erasmus’un kişinin özgür iradeye sahip olmadığında ahlaki olarak da sorumlu olmadığını iddia ettiği; Luther’in görüşlerinin kişiyi İsa Mesih’ten uzaklaştıracağını ifade ettiği görülmüştür.