Anayasa Hukuku Dergisi, vol.9, no.18, pp.465-532, 2020 (Other Refereed National Journals)
Türkiye Anayasa Mahkemesi, özellikle iki veya daha fazla temel hakkın çatışmasını içeren başvurular olmak üzere önüne gelen pek çok başvuruda bir ölçülülük incelemesi yapmaktadır. Kural olarak ölçülülük incelemesi, her olay için yeniden ve somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak yapılmaktadır. Ölçülülük değerlendirmesinin somut olayların özgü koşullarına bu derece bağlı olmasının, ölçülülük testi sonucunda geçmişte ve gelecekte verilen kararlar arasında bir içtihat tutarlılığı gözetilmesini zorlaştırdığı söylenebilir. Ancak Türkiye Anayasa Mahkemesinin ölçülülük testi uygulamasındaki tutarsızlıklar, bu zorlukla açıklanabilecek düzeyde seyrek veya küçük farklılıklar olarak karşımıza çıkmamaktadır. Somut olaya özgü farklılıkların çok az olduğu iki son derece benzer olayda dahi Anayasa Mahkemesinin vardığı sonuçlar, ve hatta kararlarda kullandığı kriterler, çok büyük farklılıklar gösterebilmektedir. Bu farklılıklara ilişkin ise çoğu zaman Mahkeme tarafından yeterli gerekçe sunulmamaktadır. Benzer olayların yeterince gerekçelendirilmeksizin farklı sonuçlandırılmaları, Anayasa Mahkemesinin kendisinin de başka bağlamlarda saptadığı gibi, hukuk güvenliği ve öngörülebilirliğini zedeler. Çalışma bu kaygıdan yola çıkmaktadır. Bu doğrultuda öncelikle ölçülülüğün -Anayasa Mahkemesinin uyguladığı- yapısal formu incelenmektedir. Daha sonra ölçülülük testinin benzer olaylarda tutarsız uygulanmasına karşı bir önlem olarak Alexy’nin “Yarışan İlkeler Yasası” tanıtılmakta ve önerilmektedir. İkinci bölümde ise Anayasa Mahkemesinin politik ifadeler bağlamında ölçülülük incelemesi yaparak vermiş olduğu kararlarında saptanan bazı tutarsızlıklar, birinci bölümde sunulan teorik çerçeve içerisinde incelenmektedir. Çalışmada sonuç olarak Anayasa Mahkemesinin ölçülülük testi uygularken dikkate alacağı kriterleri netleştirmesi; benzer olaylarda aynı ya da benzer kriterleri kullanması; benzer olaylarda daha önceki kararlarında ulaştığı sonuçlara istisnai durumlar dışında bağlı kalması; ayrılmasının gerektiği durumlarda ise bu ayrılığı ve nedenlerini yeterince gerekçelendirmesi gerektiği sonuçlarına ulaşılmaktadır.