Dîvân İlmi Araştırmalar, cilt.9, sa.17, ss.193-218, 2004 (Hakemli Dergi)
Şâhî benek ve pelengî nakışları birbirinden ayrı iki motif
olup, pars ve kaplan postundaki lekelerden ilhamla çizilmiştir. Benek farklı,
körkle monçuk farklı, çintamani ise daha farklı motifler olup, şekil
benzerlikleri olmasına rağmen çıkış noktaları ve ifade ettikleri felsefeler
birbirinden oldukça uzaktır. Benek ve nakş-ı pelenge çintamani denmesi, Türk
kültürüne ve muhayyilesine tamamen yabancı Batılı araştırmacıların, bu
nakışları Budizm’in çintamanisine benzeterek yanlış algılamalarından ve
adlandırmalarından kaynaklanmaktadır. Kaynaklarda yalnızca benek nakşı adıyla
da rastladığımız pars beneklerine, arşiv belgelerinde şâhî benek de
denmektedir. Bu nakşı diğer beneklerden ayırmak için, ifade ettiği manayı da
göz önünde bulundurarak, merâmı daha iyi anlattığından ötürü “şâhî benek” adını
tercih ederek başlığımıza taşıdık. Pelengî nakşı her ne kadar bulut, şimşek ve
deniz dalgasına benzetilse de başka nakış gruplarıyla karışması mümkün
değildir. Kaynaklarda da açık bir şekilde ifade edildiğinden, bu dalgalı
çizgilerin hayvan menşeli olduğu ve adının da pelengî nakış (nakş-ı pelenk)
olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Şunu da belirtmek gerekir ki üç
beneğin, anlamı ne olursa olsun, diğer Doğu kültürlerinde de önemli bir yer
tutması, zihinlerde yenilenerek tazeliğini korumuş olması onu, şekil itibariyle
pelengî nakşından daha ileri seviyelere taşımıştır. Kompozisyonlarda
belirleyici unsur dalgalı çizgiler değil benekler olmuştur. Tarihî kaynaklardan
öğrendiğimiz bilgiler bizi, eski Türklerde görülen ve benek nakşına benzeyen
şekle körkle monçuk veya gökboncuk; inciden neşet eden ve Budizm kökenli olan
nakşa çintamani, Osmanlı dönemi Türk sanatında görülen beneklere şâhî benek,
dalgalı çizgilere ise pelengî nakşı denmesinin en doğru tercih olacağı sonucuna
götürmektedir.