VI. ULUSLARARASI GÜZEL SANATLAR SEMPOZYUMU, Antalya, Türkiye, 18 - 20 Nisan 2019
Hanende ve sazendeler, Nîm Sofyân ve Semâî usulleri kullanılarak bestelenmiş
eserlerin icrası sırasında eserde bir eksiklik, bir tamamlanmamışlık hissi meydana
geldiğini zaman zaman söylerler. Usûlünün Nîm Sofyân olduğu notanın başında
belirtilen eserin usûlünün Düyek mi, yoksa Sofyân mı olduğu; Semâî usulünde
olduğu belirtilen eserin Yürük Semâî usulünde yazılsa daha mı iyi olacağı konusunda
müzisyenlerde şüpheler oluştuğu bilinmektedir. Teori kitaplarının hemen hepsinde
“Nîm Sofyân ve Semâî hem düzüm hem de basit usûl olarak tanımlanmakta olup,
diğer usûllerin bu usûllerden oluştuğu, dolayısı ile Nîm Sofyân ve Semâî dışındaki
usûllerin birleşik usûl olduğu yazılmaktadır. Örneğin Türk Aksağı usûlünün Nîm
Sofyân ve Semâî usullerinin birleşmesiyle oluştuğu bu kitaplarda belirtilirken ritim
ustaları Türk Aksağı’nın başlı başına bir usûl olduğunu, bu usûlü icra ederken bir
adet Nîm Sofyân usulüne bir adet Semâî usûlü eklemediklerini söylemektedirler. Bu
durumda düzüm, usûl, basit usûl ve birleşik usûl kavramları birbirine karışmaktadır.
Bu bildirinin amacı düzüm ve usûl kavramlarını yeni bir bakışla değerlendirmek ve
Nîm Sofyân ile Semâî ritimleri hususunda bir çözüm önermektir.