Türk medyasında azınlıkların temsili, Heybeliada Ruhban Okulu örneği


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2019

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: SELÇUK OKTAY

Danışman: Seçil Özay

Özet:

Heybeliada Ruhban Okulu, Türkiye’de azınlık gündeminin önde gelen sorunlarından bir tanesidir. Osmanlı Devleti döneminde kurulan okul İstanbul Rum Patrikhanesi’nin ruhban eğitimi için uzun yıllar işlev görmüştür. Okul 1971 yılında eğitime kapatılmıştır. Bu tarihten sonra okul Türkiye’de azınlık hakları bakımından bir problematik olarak ortaya çıkmıştır. Basının yaklaşımı bu problematik açısından oldukça kritiktir. Zira, sorunun önemli kısmı basın üzerinde devam eden sınırlı tartışmalara hapsolmuştur. Bu çalışmada azınlıkların medyadaki temsilini, Heybeliada Ruhban Okulu’na ilişkin söylemin analizi üzerinden gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Araştırma yöntemi olarak genellikle söylem analizi kullanılmıştır. Bunun yanında iletişim bilimine ait bu yöntem tarih ve siyaset biliminin unsurları ile de desteklenerek inter disipliner bir araştırma amaçlanmıştır. Araştırmada Türk basını açısından temsil gücü yüksek üç gazete olan Cumhuriyet, Hürriyet ve Milliyet gazeteleri seçilmiştir. Bu gazetelerde özellikle 1990’lı yılların ikinci yarısına ait haberler incelenmiştir. Çünkü bu yıllar İstanbul Rum Patrikhanesi’nin okulun yeniden açılması yönündeki çalışmalarını hızlandırdığı bir dönemdir. Bu dönemde okul hem basında görece olarak daha görünür olmuş, hem de daha çok tartışılmıştır. Söz konusu tartışmalarda okulun basında dört ana söylem ekseni çerçevesinde ele aldığı görülmüştür. Bunlardan ilki karşılıklılık söylemidir. Bunu takiben laiklik ve ‘içimizdeki hain’ söylemi gelmektedir. Son olarak da işlevselci söylem gelir. Bu söylem eksenlerinin genelde başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere devletin farklı kurumlarının biçimlendirildiğini söylemek mümkündür. Okula karşı özgürlükçü bakış açısının oldukça sınırlı kaldığını eklemek de gerekmektedir. -------------------- The Theological School of Halki is one of leading problems on minority agenda. The School that was founded in the era of Ottoman State, have functioned for education of clerics for İstanbul Greek Patriarchate. The School was closed to education in 1971. From that time, the school showed up as a problematique on minority rights in Turkey. The approach of press was too critical for this problematique. Because, the significant part of the problem has been confined by ongoing arguments via press. In this work, it is aimed to show the representation of minorities on press by analysing of discourse about The Theological School of Halki. Discourse analyis was generally used as research method. Beside this, it is aimed a interdisciplinary research by supporting this method that belonged to communication science with elements of history and political science. In the research Cumhuriyet, Milliyet and Hurriyet papers whose clout were powerful, were selected. On these papers, especially stories that were published in the second half of 1990s has been studied. Because these years were the era in which efforts of Istanbul Greek Patriarchate for re-openning the school had accelerated. In this era the school had been more appeared in the press and been more argued as well. In these mentioned arguments, the school had been embraced within scope of four discourse frames. The first of these frames is the discourse of reciprocity. The discourse of secularism and “betrayer between us” follow it. Finally the discourse of “functionalist” comes. It is possible to say that these discourse frames had been shaped by various state organizations, especially Ministry of Foreign Relations. It should be added that the libertarian approach to the school had been limited.