Demokrat Parti döneminde iktidar-sivil toplum kuruluşları ilişkileri (1950-1960)


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2013

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Ali Şağan

Danışman: CEMİL ÖZTÜRK

Özet:

10 Kasım 1938 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını kaybetmesi ile bir-likte Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ülke yönetiminde en yetkili kişi haline gelmiştir. İnönü’nün CHP ve ülke yönetimindeki adete tek kişilik hakimiyeti ( Milli Şef ) Celal Bayar başta olmak üzere dönemin CHP’li milletvekili ve yöneticilerinde tepkiye neden olmuştur. Bir şahsın parti ve ülke yönetimindeki hakimiyetine İkinci Dünya Savaşı’nın da etkisiyle halkın büyük çoğunluğunda oluşan ekonomik sıkıntının ve iktidarın halkın muhafazakarlığı ile çelişen eğitim ve sosyal alanlardaki uygulamaları CHP ve dışındaki siyasi çevrelerde ve halkın büyük bir bölümünde muhalif bir tutumun oluşmasına neden olmuştur. Bu süreç hükümetin birtakım radikal uygulamaları ile birlikte örgütlü bir mu-halif hareketin doğmasına neden olmuştur. Yukarıda belirtilen nedenlerden kaynaklanan ve açıktan açığa bir söylem ve ey-leme dönüşmeyen CHP milletvekillileri içindeki bireysel tavırlar ilk defa Çiftçiyi Top-raklandırma Kanunu teklifi sırasında ortaya çıkmıştır. CHP milletvekilleri Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan, 14 Mayıs 1945 tarihinde bu kanun teklifinin TBMM’de görüşülmeye başlaması ile birlikte hükümetin bu uygulamasına karşı tavırlarını yaptıkları konuşmalar ile ortaya koymuşlardır. Fakat esasen bu kanun tasarısının TBMM’ye sunulmasından önce CHP içinde muhalif bir grubun oluşması Tevfik Rüştü Aras’ın evinde yapılan perşembe toplantılarıyla başlamıştır. 1945 yılının Nisan ayından itibaren Tevfik Rüştü Aras’ın evinde bir araya gelen Emin Sazak, Adnan Menderes ve Fuat köprülü CHP’nin, İsmet İnönü’nün otoritesi altında olduğunu ifade etmişler ve bu durumu değiştirmek gerektiği üzerinde durmuşlardır. İkinci defa bir ara-ya gelen Adnan Menderes ve Fuat Köprülü demokratik bir merkez oluşturma konusun-da görüş birliğine varmışlardır. Daha sonraki toplantılara Refik Koraltan da katılmıştır. Adnan Menderes, partide ve toplum içinde etkili olan Celal Bayar’ı bu gruba katmak gerektiğini açıklamıştır. Celal Bayar ile yapılan toplantı sonunda o da gruba dahil ol-muştur. Grup üyeleri 18 Mayıs 1945 tarihinde yapılan toplantıda CHP Meclis Grubuna vermeyi düşündükleri Dörtlü Takriri hazırlamışlardır. Takrir verilmeden önce TBMM’de 1945 yılı devlet bütçesinin oylamasına katı-lan üç yüz yetmiş üç milletvekilinden İzmir Milletvekili Celal Bayar, Aydın Milletve-kili Adnan Menderes, İçel Milletvekili Refik Koraltan, Kars Milletvekili Fuat Köprülü ve Eskişehir Milletvekili Emin Sazak bütçeye karşı aleyhte oy kullanmışlardır. Cumhu-riyet Dönemi’nde ilk defa bir bütçeye karşı aleyhte oy kullanılmıştır. Böylece muhalif tavırlarını ikinci defa ortaya koymuşlardır. Grup üyeleri 7 Haziran 1945 tarihinde Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın imzası ile Dörtlü Takrir’i CHP Meclis Grubu Başkanlığı-na vererek muhalif tutumlarını somutlaştırmışlardır. Takrirde CHP’nin işleyişinin de-mokratik ilkelere uygun hale getirilmesini ve TC. Anayasası’nda var olan vatandaş hak ve hürriyetlerinin tanınması talep etmişlerdir. Bu takrir 12 Haziran 1945 tarihinde CHP Meclis Grubu’nda görüşülmüş ve red-dedilmiştir. Takririn reddedilmesi ile birlikte devam eden süreçte bu kadronun CHP içinde siyaset yapma imkanı kalmadığı gibi takrirde talep edilen bir düzenin kurulma-sının CHP içinde mücadele edilerek olamayacağı ortaya çıkmıştır. Takririn, CHP Meclisi Grubuna verildiği günlerde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Rauf Orbay ile görüşmüş yeni parti kurulması fikrini ona açmıştır. Bu görüşmeden, İnönü’nün yaptığı diğer konuşmalardan cesaret alan grup üyelerine karşı CHP’li yöne-tici ve milletvekillerinin olumsuz tavrı, partinin yayın organı Ulus gazetesindeki ağır sözlerle dolu yazılar grup üyelerinin CHP’den ayrılmalarına neden olmuştur. Zaten Adnan Menderes ve Fuat Köprülü Vatan gazetesinde yayınlanan yazıları nedeniyle CHP Divanı tarafından 25 Eylül 1945 tarihinde CHP’den ihraç edilmişlerdir. Diğer isimlerde istifa etmişlerdir. Partisiz kalan grup üyeleri parti kurma çalışmalarına başla-mışlar ve Demokrat Parti 7 Ocak 1946 tarihinde resmen kurulmuştur. Demokrat Parti, Dörtlü Takrir’in imzacıları: Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından kurulmuştur. Demokrat Parti’nin simgesi “DP”, genel merkezi ise Antalya Milletvekili Cemal Tunca’nın Ankara Sümer Sokaktaki sekiz numaralı binası olmuştur. Demokrat Parti’nin kuruluş gerekçesinde ve programında Türkiye’de demok-ratik bir rejimin kurulacağı, TC Anayasası’nda demokrasiye aykırı kanunların kaldırı-lacağı, vatandaşların hak ve hürriyetlerinin anayasal teminat altına alınacağı dile geti-rilmiştir. Muhalefet yıllarında ise CHP ve iktidar demokratik olmayan tutum ve davra-nışlar sergilemekle itham edilmiştir. Muhalefet yıllılarında iki parti arasında demokra-siye aykırı birçok olay yaşanmıştır. Hatta 7 Ocak 1947 tarihinde gerçekleşen Demokrat Parti Birinci Genel Kongresi’nde kabul edilen Hürriyet Misakı’nda TC Anayasası’na aykırı olan kanunların kaldırılması ve demokrasiye uygun kanunların yapılması talep edilmiştir. Bu istekler yerine getirilmez ise Demokrat Parti Genel Yönetim Kurulu’na sine-i millet kararı ( TBMM’den çekilme ) hakkı verilmiştir. Demokrat Parti yönetici-leri iktidara gelmeleri halinde vatandaşlara hak ve hürriyetlerinin tanınacağı, demokra-siye aykırı kanunların kaldırılacağı ve TC Anayasası’nın demokrasiye uyumlu hale ge-tirileceği sözlerini vermişlerdir. 14 Mayıs 1950 seçim faaliyetlerinde aynı vaatler tekrarlanmıştır. Hatta 2 Nisan 1950 tarihinde Kasımpaşa’da konuşan Demokrat Parti Genel Başkanı Celal Bayar, grev hakkının demokratik hak olduğunu ve demokrasinin olduğu ülkelerdeki gibi toplumsal düzene ve ekonomiye zarar vermeyecek biçimde işçilere grev hakkının verileceğini ifa-de etmiştir. Seçimleri kazanan Demokrat Parti adına Adnan Menderes 22 Mayıs 1950 tarihinde hükümeti kurmuş ve 29 Mayıs 1950 tarihinde hükümet programı TBMM’de onaylanmıştır. Hükümet programında partinin seçim beyannamesinde olduğu gibi iktidar deği-şikliğinin ülkede maddi ve manevi hiçbir sarsıntıya yol açmasına imkan tanınmayacağı ve özellikle devri sabık yaratılmayacağı vurgulanmıştır. Programda, TC Anayasası’nda vatandaş hak ve hürriyetlerine ve millet iradesine dayanan kararlı bir devlet düzeninin gerçekleşmesini sağlayacak düzenlemelerin yapılacağı ifade edilmiştir. Ayrıca CHP hükümetlerinden ( tek parti dönemi ) kalan, demokratik olmayan kanunların, alışkan-lıkların ve anlayışların değiştirileceği vurgulanmıştır. Programda, işçilere grev hakkının sosyal ve ekonomik düzeni bozmayacak şekilde tanınacağı açıklanmıştır. Demokrat Parti İktidarı Programı’nda sadece vatandaşlara tanınacak haklar yer almamıştır. Ayrıca o tarihlerde azınlıkta olsa da bazıları tarafından hak olarak görülen faaliyetlerin yasaklanacağı da yer almıştır. Cumhuriyet’in ve inkılapların korunması için aşırı sol akımlara ( komünizm ) izin verilmeyeceği ve bunlarla etkin bir biçimde müca-dele edileceği ifade edilmiştir. Bunlara karşı kanuni tedbirlerin alınacağı çünkü bu tür düşüncelerin günün şartlarında fikir ve vicdan hürriyeti olarak görülmediği vurgulan-mıştır. Bu fikir akımların hürriyet maskesi altında yayın yapmalarına izin verilmeyeceği çünkü bu düşünce akımlarının amacının özgürlükleri ortadan kaldırmak olduğu iddia edilmiştir. Komünizm fikir akımının yanı sıra irticai hareketlere de asla müsaade edil-meyeceği vurgulanmıştır. Demokrat Parti Dönemi’nde iktidarın sivil toplum kuruluşları ile ilişkilerine lemeden önce sivil toplumun örgütü tanımını yapmak yerinde olacaktır. Sivil top-lum kavramı farklı biçimlerde tanımlanan bir kavramdır. Özellikle devlet ile sivil top-lum arasındaki ilişki farklı tanımlamalara neden olmaktadır. Bu tanımlardan bazılarında sivil toplum, devletten tamamen bağımsız, devleti kontrol eden ve hatta devletin alter-natifi olan örgütlü bir güç olarak tarif edilmiştir. Diğer tanımlarda ise devlet ile sivil toplum arasında bu kadar keskin bir ayrılığın olmadığı, sivil toplumun devlete top-lumsal katılımı sağlama amacının var olduğu ileri sürülmüştür. Modern anlamda sivil toplum kavramı “Non Govern Mental Organizations” ( devletten bağımsız örgütlen-meler ) olarak tanımlamasının yanı sıra “gönüllü kuruluşlar”, “kar amacı gütmeyen ku-ruluşlar” gibi ifadelerle de tanımlanmaktadır. Sivil toplum tanımını yaptıktan sonra Demokrat Parti iktidarları öncesi sivil toplum örgütlenmesine devletin müdahalesinin ne zaman kaldırıldığına kısaca yer verelim. Türkiye’de 28 Haziran 1938 tarihinde yürürlüğe giren 3512 sayılı Cemiyetler Kanunu ile Osmanlı Devleti döneminden kalma 1909 tarih ve 121 sayılı Cemiyetler Kanun’u ve bu kanunda yapılan 353 ve 387 sayılı kanunlar yürürlükten kalkmıştır. Bu kanunun dokuzuncu maddesinin h bendiyle “aile, sınıf, ırk, cins” esasına dayalı der-neklerin kurulması yasaklanmıştır. Bu madde ile sendika ve birçok derneğin kurulması yasaklanmıştır. Bu kanunun kabul gerekçesinde, o dönem de bazı ülkelerde var olan ko-münist ve faşist rejimlerin ülkenin yönetimin ele geçirmesini önlemek olduğu ileri sü-rülmüştür. İsmet İnönü’nün 10-11 Mayıs 1946 tarihinde CHP Kurultayı’nda yaptığı konuşmadan sonra 5 Haziran 1946 tarihinde 4919 sayılı Kanun ile dernek kurma işle-mindeki izin alma formalitesi kaldırılmıştır. Sınıf esasına dayalı dernek kurma yasağı da kalkmıştır. Bu kanunun kabulü sırasında Demokrat Parti adına bir konuşma yapan Adnan Menderes, kanunda yapılan değişikliği demokrasiye giden yolda önemli bir aşa-ma olarak adlandırmıştır. Sivil toplum örgütlenmesinin önündeki engeller Demokrat Parti İktidarı öncesinde kaldırılmıştır. Demokrat Parti İktidarı döneminde sivil toplum kuruluşları ile ilişkiler iki bölü-mde ele alınabilir. Birinci bölüm hükümetin sivil toplum alanında yaptığı düzenleme-lerden oluşur. İkinci bölüm ise iktidarın sivil toplum kuruluşlarına yaklaşımı yani onların faaliyetlerine karşı tutumu, ülke yönetimi ile ilgili alınan kararlara ilgili sivil toplum kuruluşlarının tepkileri ve sivil toplum kuruluşlarının kendi alanları ile ilgili alınan kararlarda bu kuruluşların isteklerinin ve itirazlarının dikkate alıp almamasından oluşur. Demokrat Parti İktidarı döneminde sivil toplum alanında birçok düzenleme yapılmıştır. Hükümetin yaptığı bu düzenlemelere günümüzün demokrasi düzeyi ile yaklaşmak zamanın koşullarını ve demokrasi kültürünün oluşum sürecini dikkate almamak anlamına gelir. Hükümetin sivil toplum alanında yaptığı ilk düzenleme 5680 sayılı Basın Kanunu’dur. Kanunun kabulü demokrasi ilkeleri ile bağdaşan bir uygulama olmuştur. Bu nedenle basın ve basın-yayın örgütleri bu yasayı doğru bir adım olarak görmüşlerdir. Hükümetin sivil toplum alanında yaptığı ikinci kanuni düzenleme 5844 sayılı Komünizm İle Mücadele Kanununu çıkarmasıdır. İktidarın programında komü-nizm fikir akımına ve komünist yayınlara karşı mücadele edileceği, bu fikir akımlarının faaliyetlerinin demokratik bir fikir ve vicdan hürriyeti olarak görülmediği aksine de-mokratik rejimi ortadan kaldırmaya yönelik bir tutum ve tavır olduğu vurgulanmıştır. Muhalefetin de bu konuda iktidarla aynı düşünceye sahip olması bu kanunun çıkarıl-masını kolaylaştırmıştır. Demokrat Parti İktidarı’nın bu tür düşünce akımlarına ve onların faaliyetlerine izin vermemesini değerlendirirken zamanın koşullarını ve demok-rasi kültürünün oluşum sürecini göz önünde tutmak yerinde olacaktır. İktidarın sivil toplum alanı ile ilgili yaptığı bir başka uygulama ise 5816 sayılı Atatürk Kanunu’nun çıkarılmasıdır. Atatürk’ün kişiliğine, ilke ve inkılaplarına saldırıların sonucunda kabul edilmiş olan bu kanun günümüzde de geçerlidir. Bu kanunun çıkarılmasına Atatürk’ün kurduğu parti olan CHP’li milletvekillerinin karşı çıkmış olmaları ise üzerinde durul-ması gereken önemli bir husustur. Hükümetin sivil toplum alanında gerçekleştirdiği bir başka düzenleme ise 6761 sayılı Vicdan ve Toplanma Hürriyetini Koruma Kanunu’nun kabul edilmesidir. Kanun, irticai hareketlerin artarak rejimi tehdit eder hale gelmesinin sonucu çıkarılmıştır. İrticai hareketlere izin verilmeyeceğini, demokratik rejimi koruya-cağını programında ilan eden hükümet bunun gereğini yerine getirmiştir. Dinin siyasi veya diğer çıkarlar için kullanılması ve bu tür örgütlenmelerin kurulmasını demokratik ilkelerle bağdaştırmak mümkün değildir. Hükümetin sivil toplum alanına bir başka müdahalesi Neşir Yolu ile veya Radyo ile İşlenecek Bazı Cürümler Hakkındaki Kanun’u çıkarması ile 6732 ve 6733 sayılı basın kanunlarının bazı maddelerini değiş-tirmesi ile olmuştur. Bu kanunlarda yer alan kişilerin şikayeti olmadan savcıların ya-yınlar ile ilgili kendiliğinden harekete geçebilmesi unsuru haber alma ve verme hür-riyetini engelleyen bir koşul oluşturmuştur. Yine gazetecilerin yaptıkları haberler ve köşe yazarlarının yazdıkları yazılar nedeniyle şikayet edilmeleri halinde kendilerini müdafaa edebilmeleri için ispat hakkının onlara verilmeyişi bazı konularda ( iktidar ve mülki amirler ile ilgili yolsuzluk vb) haber yapmalarına, yazı yazmalarına engel olacak ortamı oluşturmuştur. Ayrıca, halkın haber alma özgürlüğüne, gazetecilerin özgür ve bağımsız çalışmasına engel olmuştur. İspat hakkı verilmediği gibi bu tür yazı ve haberler için cezaların arttırılması basın hürriyetini ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle bazı basın mensupları hareket içerikli haber ve yazıları nedeniyle ceza almış olsalar da hükümetin politikalarını eleştiren onlarca basın çalışanına hapis cezalarının verilmesi vatandaşlara hak ve hürriyetlerini vereceğini ve devri sabık yaratmayacağını söyleyen Demokrat Parti İktidarı’nın bu uygulamaları onun söylemleri ve adıyla çelişmesine ne-den olmuştur. Hükümetin sivil toplum alanında yaptığı bir başka kanuni düzenleme 6771 Sayılı Toplantılar ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu çıkarmasıdır. Kanun, siyasi partilerin seçim varmış gibi çok fazla miting yaptığı ve bu mitinglerde konuşanların hükümeti ağır bir şekilde eleştirdiği ve hatta bazı hatiplerin hükümet üyelerine ağır sözler söylediği gerekçeleriyle kabul edilmiştir. Bu kanun ile partilerin miting ve kapalı alan toplantıları seçim zamanı ile sınırlandırılmıştır. Bu nedenle bu uygulama demokrasiye aykırı bir düzenleme olmuştur. Bir parti veya dernek kanunlara aykırı hareket etmediği sürece istediği zaman izin almak koşulu ile miting yapabilmelidir. Hükümetin sivil toplum kuruluşları ile ilişkilerine baktığımızda ise olumlu ve o-lumsuz tutum ve uygulamaların varlığından söz edebiliriz. İktidarın sivil toplum kuru-luşları ile ilişkileri dernekler, sendikalar ve basın teşkilatları ile olmak üzere üç ana bö-lüm halinde ele alınabilir. Derneklerle ilişkilere baktığımızda öğrenci dernekleri ile iliş-kilerin daha yoğun olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle TMTF ve MTTB gibi öğrenci dernek federasyonları yönetimleri ile ilişkiler öğrenci dernekleri ile ilişkilerin en önemli bölümünü oluşturur. Bu konuda partilerin bugünde devam eden derneklerin yönetimle-rini elde etme isteği Demokrat Parti İktidarı’nın da faaliyetlerinden birisini oluşmuştur. Muhalif olan yönetimleri değiştirmek için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu doğrultuda Demokrat Partili dört milletvekili tarafından öğrenci derneklerine hükümetin verdiği ö-deneği dağıtma ve gençlik sorunlarını çözmek amacıyla kurulmuş olan Gençlik Bürosu’ nun TMTF ve MTTB’nin yönetim kurulları seçimlerine müdahale etmesi ve sonrası yaşanan olaylar demokrasi ilkeleri ile bağdaşmamıştır. Ayrıca Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı adında bir gençlik derneği varken Türk Milli Birliği’nin kurulması ve böylece geçliği farklı cephelerde örgütleme isteği gençliğin birbiri ile kavgalı hale gelmesine ne-den olmuştur. Radyo Dinlemeyenler Cemiyeti’nin İstanbul Valisi Ethem Yetkiner tara-fından kanunsuz bir biçimde kapatılması, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Turhan Fevzioğlu’nun görevden alınması nedeniyle eylem yapan öğrencilerin gözaltına alınması ve mahkemeye verilmesi, İTÜTB’nin üniversitedeki yemek boykotu nedeniyle öğrencilerin gözaltına alınmaları, mahkemeye verilmeleri ve hükümet yetki-lilerinin bu konuda yaptıkları açıklamalar demokratik bir iktidar sivil toplum kuruluşu ilişki tarzına aykırı olmuştur. Tahkikat Komisyonu kararları ile örfi idarelerin kurulması ve öğrencilerin tepkilerinin engellenmesi de demokrasi açısında doğru olmayan uygula-malar olmuştur. Kiracılar Cemiyeti’nin istekleri dikkate alınarak Kira Kanunu’nun ka-bul edilmesi, tüccar, esnaf ve sanayicilerin derneklerinin talepleri dikkate alınarak Milli Korunma Kanunu’nda yapılan değişiklik ve kredi imkanlarının artırılması gibi karar-larda dernekler ile ilgili hükümetin olumlu yönde uygulamaları olmuştur. Ayrıca hükü-metin irtica ve komünizm ile mücadeleleri de dernekler tarafından olumlu karşılan-mıştır. Hükümetin sendikalar ile ilişkilerine baktığımızda ise grev hakkı tartışmalarının en önemli sorun olduğunu söyleyebiliriz. İktidarın seçim vaatlerinde ve programında olan grev hakkı ile ilgili sendikalar tarafından onlarca talep gelmiştir. 1951 yılında bir tasarı hazırlanmış olmasına ve ilgili bakanların bu hakkın verileceğini yıllarca söyleme-lerine karşın grev hakkı verilmemiştir. Çalışma bakanları grev hakkının verilmeme ne-denini, genellikle iktisadi ve sosyal düzenin bozulabileceğine dayandırmışlardır. Ayrıca, grev hakkı verildiğinde işverene lokavt hakkının da tanınması gerektiği için sendikala-rın mali gücünün bunu kaldıramayacağını ve işçilerin zor durumda kalacağını iddia et-mişlerdir. Bu nedenlerle grev hakkı için acele edilmemesini dile getirmişlerdir. İşçiye grev hakkının verilmemesinin yanında işçi mitinglerinin yasaklanması; kanunsuz grev nedeniyle bazı sendikaların kapatılması; işsizlik rakamları açıklamaları nedeniyle Çalışma Bakanlığı ile tartışmaya giren bazı sendika birliklerinin Sendikalar Kanunu’nun sekizinci maddesinde yer alan ayrı ayrı iş kolundaki sendikaların sendikal birlik olama-yacağı gerekçesiyle kapatılması; işçi seminerlerinin yasaklanması ve burada konferans verenlerin cahillikle, komünistlikle ve siyasi propaganda yapmakla ile itham edilmesi; Zonguldak Maden İşçileri Sendikası ikinci başkanının muhalif açıklamaları nedeniyle görevden alınması ve sendikanın kongresine müdahale edilmesi gibi olaylar demokratik olmayan tutumlar olmuştur. Kolektif İş Akdi tasarısının TBMM’ye getirilmesi, işçiler için ev yapılması, yıllık ücretli iznin verilmesi, tatil yapamayanlara çalıştıkları gün için yevmiye ödenmesi, sendikal faaliyet nedeniyle işten çıkarılmaların kanunla yasaklan-ması, işçi sigortalarındaki düzenlemelerde işçilerin ve sendikaların lehine olan demok-ratik uygulamalar olmuştur. Basın ve onun teşkilatları ile ilişkilerine baktığımızda Demokrat Parti, muhalefet yıllarında ve iktidarının ilk üç, dört yılında basının büyük bir bölümü tarafından destek- lenmiştir. Fakat hükümet politikalarındaki değişmeler ve ekonomideki kötü gidiş bası-nın büyük bir bölümünün hükümete muhalif olmasına neden olmuştur. Bu nedenle bası-nının muhalif partilerin eylem ve söylemlerini sayfalarına taşıması; hükümet politikala-rını eleştiren yazılar yayınlaması hükümetin yukarıda aktardığımız kanuni önlemleri al-masına neden olmuştur. Bu kanunların kabulüne bazı gazetecilerin hükümet üyeleri ile ilgili eleştirinin boyutunu aşarak hakaret içeren yazıları kaleme almaları da etkili olmuş-tur. Özellikle 1958 yılından sonra basın kuruluşları ile hükümet üyeleri arasında ilişkiler gerginleşmiştir. Basın sanki bir muhalefet partisi gibi muhalefeti hükümete karşı tek cephede birleşmeye çağırırken hükümette basını reklam ödeneklerinin azalması nede-niyle bu yönde hareket etme ve meşru hükümete karşı halkı ayaklanmaya teşvik etmek-le itham etmiştir. İsmet İnönü’nün ve CHP’lilerin yurt gezileri ile Osman Bölükbaşı’nın Kırşehir’i ziyareti ve tutuklanması sırasında bazı gazetecilerin polis tarafından tartak-lanması, fotoğraf makinelerinin ellerinden alınması, gözaltına alınmaları, yargılanma-ları, bu olayların yayının yasaklanması hükümet ile basının ilişkilerini daha da gergin-leştirmiştir. Bu olaylar nedeniyle basın örgütlerinin tebliğler yayınlamaları ve bu tebliğ-lerden birisi nedeniyle İstanbul Gazeteciler Sendikası’nın siyaset yaptığı gerekçesiyle kapatılması ve Beynelmilel Basın Enstitüsü’nün Türkiye’deki basın hürriyeti ile ilgili açıklamasının yayınının yasaklanması basınla iktidarı karşı karşıya getirmiştir. Bu olay-lar bazı gazeteci örgütlerinden istifa edenlerin Demokrat Parti’ye yakın gazeteciler ile radyo ve Anadolu Ajansı’nda çalışan gazetecilerden oluşan Matbuat Kulübü’nün kurul-ması ile sonuçlanmıştır. CHP’nin son olaylar nedeniyle halkı iktidara karşı isyana teşvik ettiği ve silahlı hücreler kurduğu gerekçesiyle Tahkikat Komisyonu’nun kurulması ve bu olay sonucunda örfi idarelerin ilan edilmesi bazı örfi idare kararlarına uymadığı ne-deniyle bazı gazetelerin kapatılmasına neden olmuştur. Tabi ki sadece hükümetin basın-la olumsuz yönde ilişkileri olmamıştır. Başbakan Adnan Menderes birçok kez bazı ga-zetecilere ziyafet vermiş, onların teşekküllerini ziyaret etmiş ve istek ve sorunlarını din-lemiştir. le Demokrat Parti İktidarı Türkiye’de demokrasi kültürünün oluşmadığı ve Cumhuriyet’in ilanının üzerinden çok fazla zamanın geçmediği bir dönemde işbaşına gelen bir iktidardır. Bu nedenle devri sabık yaratılmayacağı ve demokratik hak ve hürriyetlerin tanınacağı, TC Anayasası’nın demokrasi ilkelerine uygun biçimde tanzim edileceği sözleri tutulamamıştır. ABSTRACT On November 10, 1938 with the death of Mustafa Kemal Ataturk, Ismet Inonu country, the management of which the President has become the most authoritative person. İnönü, CHP and the state administration dominated by single units (National Chief), especially the period of Celal Bayar reaction caused CHP deputies and managers. Direction of the party and the country is a party to the Second World War due to the domination of the majority of the people and the power of the economic distress of the people in conflict with conservative political circles and outside the CHP applications in educational and social fields, and a large part of the population has led to the formation of an oppositional stance. In conjunction with this process, the government organized a number of radical opposition movement has led to applications. Due to the reasons stated above, and openly turned into a discourse and actions of individual behavior within the CHP has emerged during the bid for the first time legislation for land reform. CHP deputies Celal Bayar and Adnan Menderes, Fuat Koprulu, and Refik Koraltan, May 14, 1945 with the start of the discussion in Parliament on the proposal of this law the government's attitude towards the application put forward by their speeches. However, prior to the submission to Parliament of the draft of this law is essentially a dissident group within the CHP meetings began Thursday in the home of the formation of Tevfik Rüştü Aras. Aras Tevfik Rüştü since April of 1945 came together at home Emin Sazak sure, Adnan Menderes and Fuat Koprulu CHP reported that they were under the authority of Ismet Inonu and focused on the need to change this situation. Fuat Koprulu Adnan Menderes coming together for the second time and agreed on establishing a democratic center. Refik Koraltan later participated in the meetings. Adnan Menderes, the party and in the community should join this group Celal Bayar has announced that effective. The meeting with the group at the end of Celal Bayar, it has been included. Group members at the meeting held on May 18, Calm before the Turkish Grand National Assembly without a vote of the state budget of 1945 three hundred and seventy-three deputies involved in İzmir deputy Celal Bayar, Deputy Aydin Adnan Menderes, Mersin deputy Refik Koraltan, Kars deputy Fuat Koprulu and Eskişehir deputy Emin Sazak used negative vote against the budget. Against the budget vote against the Republican period was used for the first time. Thus, the attitudes of the opposition put forward a second time. 1945 was prepared by the CHP Parliamentary Group Quartet Motion to think. Group members on June 7, 1945 at Celal Bayar and Adnan Menderes, Fuat Koprulu and the CHP Parliamentary Group of the motion hazard with the signature of President Rafik Koraltan'ın attitudes explicitly put forward by the opposition. The operation of the CHP's proposal to be brought into line with democratic principles and the TC. Recognition of citizens' rights and freedoms of the Constitution claimed that exists. CHP Parliamentary Group on June 12, 1945 This resolution was discussed and rejected. Calm in the ongoing process of this staff within the CHP with the rejection of the possibility of politics as no event requested a proposal to establish an order could not be fighting in the CHP has emerged. The proposals given in the CHP parliamentary group, recently President Ismet Inonu, the idea of establishing a new party he has met with Rauf Orbay. This meeting, the group ventured İnönü his other speeches negative attitude against members of the CHP managers and members of parliament, the party organ of the Nation newspaper articles full of heavy words to leave the group members has led to the CHP. Already published in Homeland Adnan Menderes and Fuat Koprulu writings were expelled from the CHP CHP by the Court on September 25, 1945.Other names resigned. The remaining members of the group began the work of establishing party-Party and the Democratic Party was formally established on January 7, 1946. The Democratic Party, Four signatories to the motion: Celal Bayar and Adnan Menderes, was founded by Fuat Koprulu, and Refik Koraltan. Symbol of the Democratic Party, "DP", is headquartered in Ankara Antalya Deputy Cemal Tunca Sumerian has been building street number eight. The justification of the Democratic Party establishment of a democratic regime in Turkey to install and program, contrary to the laws of democracy, the Constitution of the Republic of Turkey removed, will be guaranteed by the constitutional rights and freedoms of citizens are expressed. In opposition to the CHP, and the government has been accused of exhibiting non-democratic attitudes and behaviors. The opposition between the two parties yıllılarında many events occurred against democracy. Even the Democratic Party, which took place on January 7, 1947 the First General Congress of the abolition of laws which are contrary to the Constitution of the Republic of Turkey adopted the Convention on Freedom and democracy has been requested to the appropriate law. These requests are not adhered to given the right to withdraw from the Parliament of the Board of Directors of the Democratic Party. If the Democratic Party came to power managers to recognize the rights and freedoms of citizens, democracy, contrary to the laws of the Republic to remove the words of the Constitution gave making them compatible with democracy. May 14, 1950 election activities, the same promise was repeated. Even speaking Kasımpaşa on April 2, 1950 Democratic Party Chairman Celal Bayar, that democratic rights and democracy in countries where the right to strike as the social order and stated that the economy will not harm the workers the right to strike. On behalf of the Democratic Party won the elections on May 22, 1950 the government of Adnan Menderes set up and on May 29, 1950 the Parliament approved the government's program. The government program as well as the party's electoral declaration is no shock of the moral and material change of government in the country the possibility to open the account will not be recognized, and in particular sorulmayacağı previous government was emphasized. In the program, the Constitution of the Republic of Turkey is based on the will of the citizens' rights and freedoms and the nation are expressed in stable arrangements shall be made to ensure the realization of a state order. In addition, the governments of the CHP (single-party period) and the remaining non-democratic laws, habits, and understandings change is emphasized. In the program, the workers explained to recognize the right to strike will not disrupt the social and economic order. Programme of the Government of the Democratic Party would get only the rights of citizens were not included. In addition, even though at that time by some of the minority rights in the banned activities took place. Reforms for the protection of the Republic and the extreme left movements (communism) and will not be allowed to deal with them effectively unless otherwise indicated. Legal action will be taken against them because such conditions, the ideas and thoughts of the day is not seen as freedom of conscience is emphasized. This idea will not be allowed to broadcast under the guise of freedom of currents currents of thought because it has been claimed that the purpose of eliminating freedoms. The idea of communism would not be allowed to flow as well as the reactionary movements never be emphasized. Democratic Party Period Before summarizing the power of civil society in its relations with non-governmental organizations would be appropriate to define the organization. The concept of civil society is a concept defined in different ways. In particular the relationship between the state and civil society leads to different definitions. Some of these definitions, civil society, completely independent of the government, which controls the state and even the organized power of the state, which has been described as an alternative. Other definitions of the state and civil society is not so much a sharp separation, has the purpose of ensuring the participation of civil society, the state has been suggested that social. The concept of civil society in the modern sense "Non Govern mental Organizations" (independent of the state organizations), as well as the definition of "voluntary organizations", "nonprofit organizations" as well as the terms are defined. After the definition of civil society non-governmental organization prior to the governments of the Democratic Party has been removed briefly when you let the government's interference. Turkey Associations law no. 3512 came into force on June 28, 1938 and 1909 by the Ottoman Empire era and societies act no. 121 and no. 387 to the law and the law was abolished 353. This is the ninth article of the law bendiyle h "family, class, race, gender" on the basis of the establishment of associations is prohibited. This material association with the trade unions and the establishment of many prohibited. Accept the justification for this law, existing at the time of communist and fascist regimes in some countries to avoid taking over the administration of the country suggested that. Ismet Inonu, 10 to 11 May 1946, after his speech to the CHP congress of the law no. 4919 on June 5, 1946 permitting process and formalities to freedom of association has been removed. Class on the basis of the ban on freedom of association disappeared. Time of the adoption of this law, gave a speech on behalf of the Democratic Party of Adnan Menderes, the change in the law is an important step on the road to democracy, termed. Removed the obstacles to the organization of civil society ahead of the Democratic Party Government. Relations with non-governmental organizations in the Government of the Democratic Party can be considered in two parts. The first part consists of the Regulation in the field of government, civil society. The second part of power approach to civil society organizations, that is, their attitude towards the activities of the country, on the decisions taken on the management of non-governmental organizations and civil society responses in decisions related to their field consists of absence from these organizations to take into account requests and objections. The Governments of the Democratic Party made many regulations in the field of civil society. The government's approach to his time with the level of democracy in today's terms of these regulations and take no account of the formation process of a culture of democracy means. The government's first regulation in the field of civil society Press Act no. 5680. The adoption of the Law has been a practice incompatible with the principles of democracy. Therefore, the press and media organizations saw this as a step towards the law. The second legal regulation in the field of civil society, the government's Struggle Against Communism Act 5844 to issue no. The idea of communism and communist publications program flow of power to fight against the idea of a democratic currents of ideas and activities seen as contrary to freedom of conscience to abolish the democratic regime is emphasized as an attitude and demeanor. Opposition to have the same thought on this subject, power and facilitated the removal of this la