İlkokul üçüncü sınıf hayat bilgisi dersine storyline yaklaşımını eklemlemek


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Temel Eğitim Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2021

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: CANSU TÜRKMEN

Danışman: Zeliha Nurdan Baysal

Özet:

Bu çalışmada, ceza muhakemesi hukuku çerçevesinde bir koruma tedbiri olarak tutuklama ve tutukluluğun denetimi ele alınmıştır. Çalışma kapsamında öncelikle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile koruma tedbiri karakteriyle tutuklama açıklanmış, ardından tutukluluğun denetimine imkân tanıyan hukuki yollar, yargısal denetim özelinde ele alınmıştır. Bu kapsamda, önce 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun getirdiği imkânlar incelenmiş, ardından temel hak ve özgürlükler bağlamında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin tutuklama tedbirini ve tutukluluğun derece mercilerince denetimini tabi tutacağı hukuki kontrolün genel çerçevesi ortaya konmuştur. Tutuklama, insan doğasının ayrılmaz bir parçası olarak karakterize olan kişi özgürlüğü üzerinde, kamu gücü eliyle gerçekleşen en ağır müdahalelerden biridir. Ceza muhakemesinde kullanılan ve dolayısıyla temel amacı maddi gerçeğin aydınlatılmasına hizmet etmek olan bir koruma tedbiri olsa da tutuklama, çoğu kez kamuoyu ve dahi devlet nezdinde cezalandırma amacına yönelik kullanılma yanılsaması yaratmaktadır. Öyle ki pek çok zaman tutuklama, henüz hakkında kesinleşen bir mahkûmiyet kararı bulunmadığından halen masumiyet karinesinin koruması altındaki şüpheli veya sanığın cezasının adeta öne çekilmesi gibi uygulanmakta; toplumun ve kimi zaman devletin kişilerle hesaplaşma aracına dönüşmektedir. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak tutuklama, tutuklu için kimi zaman bir mahkûmiyet hükmünden daha ağır manevi sonuçlara dahi sebep olabilmektedir. Bu nedenledir ki tutuklama tedbiri, ülkemizde ve tüm dünyada her daim süregelen tartışmalar yaratmaktadır. Tutuklama tedbirinin bu tartışmalı doğası ve kişi özgürlüğü üzerindeki büyük müdahale alanı, onu sürekli biçimde yargısal denetime açık tutmayı hukuk devletinin kaçınılmaz gereklerinden biri haline getirir. Nitekim tutuklama, şüpheli veya sanığın özgürlüğünden yoksun bırakılmasına dair bir defa mahsus verilen, anlık bir karardan ibaret değildir. Bu tedbirin yerine getirilme durumu olarak "tutukluluk", tutuklama koşullarının ve tutuklamanın bütüncül hukuki zemininin her an mevcut olması gereken kesintisiz bir süreci anlatır. Nitekim tutukluluğun devam ettiği her dakika, uygulanan bu tedbir anbean daha da ağır bir ıstırap halini alacak; geçen zamanla birlikte tutuklu aleyhine ivmeli şekilde daha ağır bir nitelik kazanacaktır. Bu nedenle tutuklama kararının verildiği ilk andan bağımsız olarak ceza adaleti sistemi, kişinin niçin özgürlüğünden yoksun bırakılmaya devam ettiğini, tüm bu süreç boyunca devamlı şekilde ortaya koyabilir durumda olmalıdır. Son derece hassas olan tutukluluk sürecinin gözlenmesi, tutukluluğun yargısal denetimini sağlayan mekanizmalar yoluyla gerçekleşir. Demokratik hukuk devletinde işlev gören yargı mercileri, kişinin tutuklu kalmasındaki hukuki zemini kamu adına kontrol etmekle yükümlüdür. Nitekim kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının düzenlendiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesinde de öncelikle suç isnadına bağlı tutma 3. fıkra ile makul süre koşuluna bağlanmış; ardından 4. fıkra ile tutmanın etkili bir hukuki denetime tabi tutulması gerekliliği açıkça düzenlenmiştir. Çalışmamız kapsamında benimsenen "tutukluluğun denetimi" kavramından anlaşılması gereken de, yukarıda açıklanan çerçevede süregelen tutukluluk halinin yargı mercileri tarafından denetimine imkân veren hukuki yollardır. Bu kapsamda, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun tutuklama koruma tedbirinin düzenlendiği 100. ve devamı hükümlerinde öngörülen şüpheli veya sanığın salıverilme istemi, tutukluluğun adli kontrol istemi ile denetimi, tutukluluğun kendiliğinden (resen) incelenmesi yolları ile tutuklamaya ilişkin kararların olağan kanun yolu olarak itiraz kanun yolunda incelenmesi, tutukluluğun olağanüstü kanun yollarında denetimi ile temel hak ve özgürlükler bağlamında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından denetimi yollarının tümü, çalışmamız kapsamında "tutukluluğun denetimi" olarak kategorize edilmiştir. Diğer bir ifadeyle tutuklamaya ilişkin ulusal ve uluslararası mevzuat çerçevesinde inceleme yapılarak, tutuklama tedbirinin uygulanmasının hukuka aykırılığının tespit edilebildiği ve/veya tutukluluğun sonlandırılmasına imkân tanıyan tüm yargısal denetim yolları, tutukluluğun denetimine ilişkin araçlar olarak ele alınmıştır. Koruma tedbirlerinin genel özelliklerinden ikisi tedbirlerin "geçici" olma ve "oranlı" olma özellikleridir. Tutukluluğun denetimine dair araçlar, bu özellikleri sağlamak açısından son derece önemlidir. Tutuklama tedbirinin koşulları ortadan kalktığında ya da bu tedbire başvurulması yetkili mercilerce artık gerekli görülmediğinde, tutukluluğa derhal son verilmesi gerekliliği; koruma tedbirlerinin geçiciliği özelliğinden kaynaklanır. Diğer bir ifadeyle, tutuklama tedbirine daimi biçimde, örneğin yargılamanın sonuna dek devam edecek biçimde, karar verilemez. Tutukluluk, ona duyulan ihtiyacın sona ermesiyle derhal bitirilmesi gereken bir tedbirdir. İşte bu geçicilik özelliğinin sağlanması, ancak tutukluluğun belirli aralıklarla denetlenmesi ile ortaya çıkar. Öte yandan tutukluluğun oranlı da olması gerekir. En yalın haliyle bunun anlamı, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması ile uğradığı maddi ve manevi zararın karşısında maddi gerçeğin ortaya çıkarılması şeklindeki kamusal yararın daha ağır gelmesidir. Bu dengeleme yapılırken; yukarıda da ifade ettiğimiz üzere tutuklunun tutukevinde kaldığı her günün, ivmeli bir şekilde teraziyi tutuklu aleyhine etkilediğinin gözetilmesi gerekir. Bu nedenle tutukluluk süresi uzadıkça, tutukluluğun dayandığı koşulların daha da ağırlaşması beklenir. Tutuklama kararının verildiği ilk an bir yana, özellikle tutukluluğun uzatıldığı durumlarda bu tedbirin gerekliliğinin daha sıkı şekilde denetlenmesi ihtiyacı zorunlu hale gelir. Yine oranlılığın bir uzantısı olarak, tutuklamada amaçlanan yararın, daha hafif bir tedbir ile elde edilmesi mümkünse mutlaka öncelikle bu hafif tedbirin uygulanması gerekir. Bu çerçevede, tutuklama kararı verilir veya tutukluluk denetlenirken yurtdışına çıkış yasağı, belirli bölgeden ayrılmama gibi adli kontrol hükümlerinin mutlaka göz önünde tutulması zorunludur. Yukarıda açıkladığımız sebeplerle tutukluluğun denetiminin hangi hukuki dayanaklara göre, hangi usuller izlenerek, hangi inceleme çerçevesi dahlinde yapılacağını ortaya koymak; bu suretle etkililiğini, temel hak ve özgürlükler ile demokratik hukuk devletiyle olan ilişkisini incelemek amacıyla tez konusu olarak ceza muhakemesinde tutukluluğun denetimi seçilmiştir. Çalışmamızda ceza muhakemesinde tutukluluğun denetimi incelenirken, Birinci Bölüm kapsamında öncelikle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının genel çerçevesi ortaya konmuş, ardından genel olarak koruma tedbirleri, bunların ortak özellikleri ve koşulları incelenmiş; ardından tutuklama koruma tedbiri açıklanmıştır. Bu incelemeler yapılırken özellikle tutuklama koruma tedbirine ilişkin mevzuat açıklanarak öğreti görüşleri incelenmiş; öğretide görüş birliği bulunan ve tartışmalı olan hususlar ayrı ayrı saptanarak okuyucuya aktarılmıştır. Birinci Bölüm'de yer yer yargı kararlarına da yer verilerek ileri sürülen görüşlerin uygulamayla birliği incelenmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı açıklanırken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından da yararlanılmıştır. Birinci Bölüm'de, özellikle tutuklamanın maddi koşulları olarak kuvvetli suç şüphesi, tutuklama nedenleri ve oranlılık ile tutukluluk süresi bahislerinde detaylı açıklamalara yer verilerek, aynı zamanda tutukluluğun yargısal denetimini yürüten yargı mercilerinin de inceleme çerçevesinin ortaya konması amaçlanmıştır. Nitekim tutukluluğun denetiminde gözetilecek ilke ve kurallar, aynı zamanda tutuklama kararı verilirken uygulanacak ilke ve kurallardır. Tezimizin İkinci Bölümü kapsamında, öncelikle tutukluluğun denetimi kavramı açıklanmış, ardından tutukluluğun denetlenmesi anlayışının nasıl yerleştiğine ilişkin kısa bir tarihçe bilgisi verilmiş; tutukluluğun yargısal denetimi mevzuatına ilişkin birkaç karşılaştırmalı hukuk örneği irdelenmiştir. Bu kapsamda tutukluluğun denetiminin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının bir bileşeni olarak kişi güvenliğinin bir getirisi ve habeas corpus güvencesinin uzantısı olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca Anglo-Amerikan hukukunda hüküm öncesinde tutuklama yerine "kefaletle salıverme" anlayışının hâkim olduğu vurgulanarak hukuk sistemleri arasındaki temel farklılıklar açıklanmıştır. Ardından İkinci Bölüm'de tutukluluğun yargısal denetimine ilişkin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile imkân tanınan mekanizmalar irdelenmiştir. Bu kapsamda öncelikle Kanun'un tutukluluğun kendine özgü denetim yolları olarak 104. maddede düzenlenen şüpheli veya sanığın salıverilme istemi, 103. maddede düzenlenen adli kontrol talebi ile salıverilme istemi ve 108. maddede düzenlenen tutukluluğun kendiliğinden (resen) denetimi yolları incelenmiştir. Ardından tutuklama kararı ile birlikte tutuklama kararı gibi sonuç doğuran tüm kararlara karşı açık olan itiraz kanun yolu, tutukluluğun denetimi mekanizması olarak incelenmiştir. Son olarak da tutukluluğun olağanüstü kanun yollarında denetiminin mümkün olup olmadığı sorusu incelenerek kanun yararına bozma ve diğer olağanüstü kanun yolları irdelenmiştir. Tezimizin İkinci Bölümü'nde de ağırlıklı olarak mevzuat incelemesi yapılarak incelenen düzenlemeler hakkındaki öğreti tartışmaları doğrultusunda bir sentez oluşturulmuştur. Bu yöntemle, tutukluluğun Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca olağan denetiminde gözetilecek kuralların nasıl yorumlanacağı, denetim mercilerinin incelemede nasıl bir usul izleyeceği, süjelerin hakları ve tutukluluğun denetimi yollarının birbiriyle ilişkisinin nasıl yorumlanması gerektiği irdelenmek istenmiştir. Özellikle denetim incelemelerinin duruşmalı şekilde yapılıp yapılmayacağı, tutuklunun sorgusunun hangi durumlarda zorunlu olduğu; çelişme ve silahların eşitliği ilkelerinin hangi uygulamalarla sağlandığı gibi hususlar tüm denetim yolları bakımından incelenmiş; böylece ceza muhakemesine hâkim olan maddi gerçeğin aydınlatılması amacı karşısında şüpheli ve sanık haklarının tutukluluk denetiminde ne şekilde korunacağının aydınlatılması amaçlanmıştır. Tezimizin Üçüncü Bölümünde ise tutukluluğun temel hak ve özgürlükler bağlamında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından denetimi açıklanmıştır. Bu bölümde, genel olarak Yüksek Mahkemelerin içtihatları üzerinden bir inceleme yapılmış; ilgili içtihatlara konu olayların tüm detayları açıklanmak yerine ceza muhakemesi hukuku çerçevesinde önem taşıyan noktaların vurgulanması yöntemi izlenmiştir. Yüksek Mahkemelerin içtihatları, öncelikle tutukluluğun maddi denetimi noktasında açıklanırken; ardından tutukluluğun derece mercilerince denetimi müstakil bir hak olarak ele alınarak "denetimin denetimine" ilişkin içtihatlar incelenmiştir. Bu kapsamda hem Anayasa Mahkemesi hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, İkinci Bölüm'de incelenen denetim yollarının yeterliliğine ve bu yollarda hak ihlaline sebebiyet verebilecek hususlara ilişkin kararları açıklanmıştır. Bu konuda Yüksek Mahkemelerin içtihadında dikkat çeken bir nokta olarak derece mercilerinin tutukluluğun devamına ilişkin kararlarında, ilk tutuklama kararındaki gerekçelerle yetinmesinin, matbu ve basmakalıp ifadeler kullanmasının tek başına hak ihlaline sebep olabileceği değerlendirmeleri vurgulanmıştır. Ayrıca Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. ve devamı hükümlerinde düzenlenen haksız tutukluluktan doğan tazminat imkânının tutukluluktan doğan zararı gidermede tüketilmesi gereken elverişli ve etkili bir iç hukuk yolu olup olmadığına ilişkin tartışma ayrıca irdelenerek Yüksek Mahkemelerin görüşlerine yer verilmiştir. Bununla birlikte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 18. maddesi de ayrıca incelenerek, demokratik toplum düzeninde tutuklamanın Sözleşme'de izin verilenlerin dışında bir amaçla kullanılmaması gerektiğine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı açıklanmıştır. "Tutuklamanın amacı" tartışması ile yakından ilgili olan ve son yıllarda sıklıkla gündeme gelen bu madde içtihadına, tutukluluğun denetimine ilişkin bütüncül ve sistemik bir yaklaşım sergilemek amacıyla yer verilmiştir. Netice olarak tezimiz kapsamında, tutukluluğun denetimi ve bunu sağlayan araçlar, çok boyutlu şekilde ele alınmış; denetim mekanizmaları esas olarak ceza muhakemesi hukukunda gözetilen ilke ve kurallarla uyumu doğrultusunda araştırılmıştır. Bu araştırma ile tutukluluğun denetiminde ceza muhakemesi hukuku ile insan hakları hukukunun hangi ilke ve kurallarının her daim göz önünde bulundurulması gerektiği, bu denetimin hangi hukuki zemine dayanılarak yapılacağı ve bu mekanizmaların etkililiğinin irdelenmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda mevzuat, öğreti ve yargı kararlarının incelenmesi yöntemi benimsenmiştir. Böylece tutukluluğun geçiciliği ve oranlılığı başta olmak üzere tüm koşullarının tutukluluk süreci boyunca mevcudiyetini sağlamak üzere hangi hukuki yolların izlenebileceğine ilişkin bir çerçeve oluşturulmuştur.