Fazla tartılı ve obez olan çocuklarda histopatolojik steatozis/fibrozisbulguları ile çeşitli görüntüleme ve kan steatozis/fibrozis göstergeleri arasındaki ilişkinin karşılaştırılması


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dahili Tıp Bilimleri Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2017

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Cemile Burcu Kesici

Danışman: Engin Tutar

Özet:

Giriş ve amaç: Non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı (nonalcoholic fatty liver disease,
NAFLD) obezitenin artışıyla beraber kronik karaciğer hastalığının en sık nedeni haline
gelmiştir. NAFLD tanısında ve derecelendirilmesinde karaciğer biyopsisi halen altın
standart olmasına rağmen invazif bir yöntemdir. Noninvazif teknikler olarak
ultrasonografi (USG), bilgisayarlı tomografi (BT) ve magnetik rezonans görüntüleme
(MRG) teknikleri NAFLD tanısında kullanılsa da, bu yöntemlerle aynı anda hepatik
fibrozis ve steatozis değerlendirilememektedir. Çalışmanın amacı; fazla tartılı ve obez
olan çocuklarda histopatolojik karaciğer steatozis /fibrosis bulguları ile noninvazif
çeşitli görüntüleme ve kan steatozis/fibrosis göstergeleri arasındaki ilişkinin
karşılaştırılmasıdır.
Gereç ve Yöntem: Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı polikliniğine başvuran, 8-
18 yaş arası, fazla tartılı veya obezite tanısı alan, AST ve/veya ALT yüksekliği ve
USG’de hepatosteatoz saptanmış, yapılan tetkiklerde altta yatan etyolojik bir faktör
belirlenmemiş, son 3 yıl içerisinde karaciğer biyopsisi yapılmış olan hastalar
retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışmaya dahil edilen tüm hastalarda APRI ve
HOMA skorları hesaplandı. Biyopsi işleminden önceki 1 aylık süre içinde yapılan
USG incelemesi ile hepatosteatozun varlığı ve derecesi kaydedildi. Çalışmaya dahil
olan tüm hastalara, biyopsi işleminden önceki 1-4 haftalık süreç içerisinde, deneyimli
tek bir kullanıcı tarafından yapılan fibroscan ile karaciğer fibrozisi ve CAP ölçümleri
ile de hepatosteatoz değerlendirildi. Tüm hastalarda biyopsi işleminden 1-4 hafta önce
MR spektroskopi ile karaciğer yağlanması değerlendirildi.
Bulgular: Yaş ortalaması 13±2.6 yaş ve 48 hastanın 33’ü (%68.8) erkek idi. Hastaların
ağırlık ortalaması 72.3±20.1 kg ve boya göre ağırlık (BGA) yüzdesi ortalaması
%151.9±2.olarak bulundu. Vücut kitle indeksi (VKİ) persantiline göre 48 hastanın 5’i
fazla tartılı, 43’ü obez; BGA ölçütüne göre ise tüm hastalar obez idi. Biyopsi ile
hastaların %27.1’inde evre 1, %16.7’sinde evre 2 ve %56.3’ünde evre 3 steatoz
saptandı. Hastaların %39.6’sında fibrozis saptanmazken, %35.4’ünde F1, %16.7’sinde
F2 ve %8.3’ünde F3 fibrozis vardı. Steatoz derecesi, USG sonuçları ile anlamlı olarak
ilişkili değilken, CAP ile anlamlı korelasyon bulundu (p:0.011). Orta ve ciddi fibrozis
iii
olan grupta AST, ALT ve GGT değerleri, fibrozisi olmayan veya hafif fibrozisi olan
gruba göre anlamlı olarak yüksek bulundu (sırasıyla p:0.007, p:0.004 ve p:0.004).
Fibrozisi olan grubun APRI skoru ortalaması, fibrozisi olmayan gruba göre anlamlı
olarak yüksek tespit edildi (p:0.008). Yine hafif fibrozisi, ciddi fibrozisten ayırt etmede
APRI skoru başarılı idi (p:0.001). Fibroscan sonuçları fibrozisin ciddiyeti ile olmasa
da fibrozisin varlığı ile anlamlı olarak ilişkiliydi (p:0.003).Magnetik rezonans
spektroskopi (MRS) sonuçları ile steatozis ciddiyeti arasında anlamlı ilişki saptandı.
Sonuç: Karaciğer biyopsi sonuçları ile karşılaştırıldığında USG steatozisi belirlemede
yeterli değildir. CAP ve MRS steatozis derecesini, fibroscan sonuçları fibrozisin
varlığını ve APRI skoru fibrozisin varlığı ile derecesini saptamada kullanılabilir.
Anahtar Kelimeler: Çocuk, Non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı, APRI skoru,
Fibroscan, CAP, Magnetik rezonans spektroskopi.